12 Dakika Boyunca Bir İnsanın Hayatından Gitmek
Ah pinokyo bu adam senin pabucu ters giydirir.
Yaşamak bir insanı tüm benliğinle yaşamak. Yaşamak etiyle kemiğiyle yaşamak, yaşamak büyük bir hediye seni. Şimdi tüm güzellik algılarınızdan kurtulun. İnce bel, kusursuz bacaklar, ressamların elinden çıkma büyük dudaklar, güneşten daha parlak saçlar, eline deterjan değmeyen ojesinin ucu bozulmayan kusursuz tırnaklar, ne giyse kaldırır bir boy. Mesela standart güzellik algısının son virajına girmiş tek fabrika ürünü insanlar görmek modası ne zaman geçecek? Moda adı altında toz bezi yapılmayacak ürünlerle karşılaşmak bunlara zorlanmak moda terörü değilde nedir? Dolabın karşısına geçip o karmaşadan uzaklaşmak için resmen kendimle çelişiyorum. Benim algımda güzel olmak gülmekle eş değer. Gülüyorsa gözlerinin içi yeni temizlenmiş ev gibi bir parıltı varsa o gözlerde bir daha bakın nasılda güzeldir o insan. Bir saniye asıl hikaye bundan sonra başlıyor zaten... Neden kısmıyla ilgilenmeden hikaye şöyle devam ediyor; Şimdi 12 dakikadır bir insanın hayatından gidiyorum daha önce hiç 12 dakika birinin hayatından gitmemiştim. Tüm yol boyunca kendime doğru nefes nasıl alınır onu hatırlatmakla geçti. Filmlerde mesela böyle bir gidiş sahnesi olsa giden kişinin kesin özel aracı olur, benimse elimde özel olan başka bir şey vardı... Halk dostu özel halk otobüsü:) Neyse konuyu fazla dağıtmayalım ne diyordum doğru nefes. Şimdi nefes alıyorsun Melek evet 14 dakika oldu. Toplu taşıma araçlarına da hala ağlama köşesi eklenmedi gitti. En azından özel zamanlar için baktın burnunun ucu zonkluyor gözlerde yanma başladı hemen o köşeye. Gerçi Türkiye’de öyle bir köşe olsa kesin ağlamayan biri koltuğa yayılmış gündüz rüyasına dalmış bir halde bulurduk yanına yaklaşıp kırmızı burnumuzu kefil gösterip pardon o koltuk benim derdik. Bir insanı tümüyle kabulleniş safhası çok farklı ne oluyor nasıl oluyorda birini bu derece kabul edip hayatımıza alabiliyoruz bizi biz yapan özelliklere a kişisinide ekleyip hayatımızı ona adıyoruz sen benimsin klişesi Eski Türk filmlerinden ışık hızıyla bizim hayatımıza dahil oluyor bir türlü çözebilmiş değilim. İşte yol böyle karman çorman aşure kıvamında devam ederken yılları bir kutuya sığdırmış gidiyordum...
Yaşamak bir insanı tüm benliğinle yaşamak. Yaşamak etiyle kemiğiyle yaşamak, yaşamak büyük bir hediye seni. Şimdi tüm güzellik algılarınızdan kurtulun. İnce bel, kusursuz bacaklar, ressamların elinden çıkma büyük dudaklar, güneşten daha parlak saçlar, eline deterjan değmeyen ojesinin ucu bozulmayan kusursuz tırnaklar, ne giyse kaldırır bir boy. Mesela standart güzellik algısının son virajına girmiş tek fabrika ürünü insanlar görmek modası ne zaman geçecek? Moda adı altında toz bezi yapılmayacak ürünlerle karşılaşmak bunlara zorlanmak moda terörü değilde nedir? Dolabın karşısına geçip o karmaşadan uzaklaşmak için resmen kendimle çelişiyorum. Benim algımda güzel olmak gülmekle eş değer. Gülüyorsa gözlerinin içi yeni temizlenmiş ev gibi bir parıltı varsa o gözlerde bir daha bakın nasılda güzeldir o insan. Bir saniye asıl hikaye bundan sonra başlıyor zaten... Neden kısmıyla ilgilenmeden hikaye şöyle devam ediyor; Şimdi 12 dakikadır bir insanın hayatından gidiyorum daha önce hiç 12 dakika birinin hayatından gitmemiştim. Tüm yol boyunca kendime doğru nefes nasıl alınır onu hatırlatmakla geçti. Filmlerde mesela böyle bir gidiş sahnesi olsa giden kişinin kesin özel aracı olur, benimse elimde özel olan başka bir şey vardı... Halk dostu özel halk otobüsü:) Neyse konuyu fazla dağıtmayalım ne diyordum doğru nefes. Şimdi nefes alıyorsun Melek evet 14 dakika oldu. Toplu taşıma araçlarına da hala ağlama köşesi eklenmedi gitti. En azından özel zamanlar için baktın burnunun ucu zonkluyor gözlerde yanma başladı hemen o köşeye. Gerçi Türkiye’de öyle bir köşe olsa kesin ağlamayan biri koltuğa yayılmış gündüz rüyasına dalmış bir halde bulurduk yanına yaklaşıp kırmızı burnumuzu kefil gösterip pardon o koltuk benim derdik. Bir insanı tümüyle kabulleniş safhası çok farklı ne oluyor nasıl oluyorda birini bu derece kabul edip hayatımıza alabiliyoruz bizi biz yapan özelliklere a kişisinide ekleyip hayatımızı ona adıyoruz sen benimsin klişesi Eski Türk filmlerinden ışık hızıyla bizim hayatımıza dahil oluyor bir türlü çözebilmiş değilim. İşte yol böyle karman çorman aşure kıvamında devam ederken yılları bir kutuya sığdırmış gidiyordum...
Yorumlar
Yorum Gönder