Ana içeriğe atla
Görmediğim Çok Şehir Tanışmadığım Çok İnsan Tatmadığım Çok Yemek Var Bana Müsade
Bilinmeyen bir şehirde, bilmediğim bir yolda, tanımadığım bir hayali yaşıyor gibiydim. Bana ait olan her gerçek kendi somutluğunda var olup her adımımda soyut bir hal alıyordu. Doğrular ve yanlışlar savaşında ortada sıkışıp kalan fısıltı ne yapacağını bilmeden çaresizliğin içerisinde yokluğa doğru ilerliyor gittiği yön karanlığın en koyu tonlarında ona gülümsüyordu fısıltı sürükleniyordu. Bilmeden çıkılan her yolculuk ben sana söylemiştim kalıbına bürünüyor, gizli öğretilerde beynin en bilinmeyen köşelerinde kendine sığınaklar inşa ediyordu. Aklın söylenmekten vazgeçip itaat ettiği her doğru kendi içinde ki yanlışlar yüzünden hastalıklı bir hal alıyordu. Kangren yalnızlıklar şehrinde söküp atılan parçalar bir bütün halinde bedene yeni bir anlam katıyor bir araya gelen her parça kendi egemenliğini ilan ediyordu. Sahi bir vücutta kaç hakim olabiliyordu? Kalbin söz hakkı kesilip hastalıklı beynin söylemleri ortalıkta yankılanıyordu gerçek olan kalbin hastalıklı bir hal aldığıydı kimse görmüyordu. Beynin sözleri alaycı uzuvlarda içki masalarında meze yapılıyor, esprilerle öldürülüyor beyin gücünü her geçen dakika kaybediyordu. Tıpkı kalbin attığı kişinin sahte anlatıları, sözler altın ipliklerle hint kumaşlarına işleniyor, kumaşlar parçalara ayrılıyor herkese dağıtılıyor altın iplik göz boyuyordu kimse okumuyor herkes büyüye kapılıyordu. Kalp amacına her geçen dakika yaklaşıyordu.
Bazen hiçbir şey yapmamak için de aslında çok şey yapmak gerekir. Görmediğim Çok şehir, tanışmadığım çok insan tatmadığım çok yemek var bana müsade.
Yorumlar
Yorum Gönder