Ayarsız Balkabakları

Kuruntu denilen sözcüğün içimde ki yeri İstanbul gibi öyle eşsiz öyle kalabalık ki.İlk başlarda tam olarak anlamlandıramadığımız kırılma anları zamanla geç kalmışlık hissine dönüşüyor artık.İstanbul gibi dedim ya işte güzelim şehir ama herkes birbirine geç kalmış sanki.Böyle zamanlar da biraz zaman her şeyi daha da beter ediyor.Renkler değil mi benim işim mesleğim bir nevi mutluluk satmayı planlıyordum oysa mutsuz birini gördüğümde o panik anında,yavaşça yanına yaklaşıp o kalabalık yalnızlığına seslenmek istiyorum .Açılın ben tasarımcıyım bir doz mavi lütfen huzura ithafen.Baktım ki yalnızlık çok ağır iki doz kırmızı lütfen onun istediği de kendine güven değil mi zaten.Ne var çok mu zor huzuru istemek benim kendi gezegenim var hem ağır yaralıları oraya sevk ederiz Dünya şöyle bir kenarda dursun biraz kendi bencilliklerinden ayrılsın karıncalar gezegeninde tırtıllar hüküm sürmesin artık biz huzura adım atmışken hatırladım o anları.Bugün fark ettim kendi hastalığımın adını odak nokta hatası tam olarak benim durumum.Odak noktam o olmuş benim her planım ona endeksli her gittiğim yerde yanıma onu almışım her alışveriş de akıl vermiş bana her şarkı ona yazılmış sanki ben ben değilmişim fark etmeden o olmuşum biraz.Neden üzgünüm? bu kuruntu neden? planlarım bozulduğundan mı yoksa özledim mesajı attığımda iyiyim cevabı beklediğimden mi?Anlatamadım galiba özledim denildiğinde iyiyim denmez tabi nasılsının cevabı iyiyim olur ben bilmiyor muyum sanki özledim yazamadığımız da nasılsın yazanlarız sonuçta.Her yön ona çıkardı eskiden her romanda ana karakterdi ya gülüşü ele verirdi onu ya yüzünün ince ayrıntıları ona benzerdi ya da giyimi.Her adım ona atılırdı eskiden.Beklediğimden değil ki özlemim planlarım var anlattım ya işte benim.Uzakları yakın yapan bir makine bulsam diyorum her şey daha mı kolay olur sanki.Her şey aynı mı yoksa ben mi kuruntu yapıyorum.Her cevap içinde basittir aslında en basitidir anlatılmak istenen,duygular incinmesin diye verilen savaş bundandır zaten adam gider gitmeden bir sürü hikaye anlatır yapamıyorum der sevemiyorum der mesela anlamaz ki cevap basittir aslında kadının aklında kalmaz ki hikayeler o bakar geçmişe sadece gitti der.Dön demeyi beceremeyen ama kal diyen bir kadınım sadece.Hayatın soyluluğu aslında tek bir yola açılır herkes kendi sınırlarını kendi duvarlarını bu denli kendi büyütür hayatın soyluluğu sevmektir ya öyle öğrendim ben en başında.Dudağında ki şaraptan dahi kıskanırdım ben onu benim yerime içini ısıtmış diye.Sen bilmesen de bunu hiç okumasan da anlatamasam da rastladığım en iyi şeydin sen.Bilirsin beni üç noktayı sevmem derdim hep neden demedin ben yinede söyleyeyim üç nokta hep böyle bir eksiklik hissi verir insana hep yarım kalmışları hatırlatır bende böyleyim ya seni anlatayım sana...

Yorumlar

Popüler Yayınlar